Edebiyatın Şehri İstanbul

Zamanın en eski şehirlerinden olan İstanbul, güzelliği ve görkemiyle herkesi kendine hayran bırakan bir şehir. İstanbul’un bu güzelliği bu şehrin edebiyatla özdeşleşmesine neden olmuştur. İstanbul, kimine göre karmaşanın şehri, kimine göre edebiyatın tam kalbi.

Haber ve Fotoğraflar : İrem Öztürk

Geçmişten bu güne İstanbul birçok edebiyatçı tarafından şiirlere, romanlara, hikayelere konu olmuştur. İstanbul yalnızca mekan olarak adı geçen bir şehir olarak kalmamış, anlatılanın odak noktası olmuştur. Orhan Veli, Necip Fazıl, Yahya Kemal, Mehmet Akif gibi edebiyatçılar, edebiyata İstanbul’u en çok yakıştıran isimler arasında. İstanbul, şimdilerde tam bir kargaşa halinde. Trafik sesi, insan kalabalığı, hayat pahalılığı saymakla bitmez bu kargaşa. Oysa ki eskiden İstanbul’ hissedilen aşk ve sevgi, yerini nefret ve aşk arasında gidip geliyor.

İstanbul, birçok tarihe ve döneme tanıklık etmiş bir şehir. Her dönemin edebiyatçısı, içinde yaşadığı koşullarda İstanbul’u edebiyatına konu etmiştir. Divan Edebiyatı’ndan, Tanzimat Edebiyatı’na ve günümüze kadar bunun örneklerini görmek mümkün. Hatta öyle ki Divan Edebiyatı döneminde Nedim, İstanbul ağzını şiir diline dönüştürmüş ve o dönemde İstanbul hakkında yazmak ihtiyaç olarak görülmeye başlanmıştır.

Tanzimat’tan sonra ise İstanbul’a ait tasvirler yapılmıştır. Bu dönemde, Cihangir, Beyoğlu, Çamlıca, Fatih, Beykoz öne çıkmıştır. O dönemin edebiyatçılarından bazıları İstanbul hayatını anlatırken, bazıları ise tasvirlerle anlatmıştır.

Geçmişte edebiyatın vazgeçilmezi olan bu görkemli şehir, kaosun başkenti. Her ne kadar İstanbul, eskisi kadar edebiyatın tam kalbinde olmasa da içinde bulundurduğu edebiyat müzeleriyle hala edebiyatın bir parçasını taşımaya devam ediyor. Masumiyet Müzesi, İkbal Kahvesi, Gülhane’de bulunan müze kütüphane edebiyat müzelerinin en güzel örneklerinden.